18 Eylül 2010 Cumartesi

Yazmaktan öte

Her düşündüğümü yazamam,çünkü düşlerdedir.

İrem Nazlınur ÇETİN
16.09.10

16 Eylül 2010 Perşembe

Masum Gökyüzü


Gökyüzünden birileri fısıldıyor yüreğimdeki yıldızlara,
Her gece aydınlat o güzel yüreği diye…

İrem Nazlınur ÇETİN

4 Eylül 2010 Cumartesi

İnsancıklar

Gerçeği göremeyen insanların,gerçeklerin farkında olan ve onları tam anlamıyla idrak etmiş kişiler için söyledikleri
''Gerçekleri göremiyorlar,yazık'' sözleri ne kadar cahilce.Bu tür insanları çok seviyorum,
Neden mi ?
Çünkü bu dünyada cahillere de ihtiyaç var.Yoksa bilgin insanlar nasıl gülüp eğlenebilsin!
İrem Nazlınur ÇETİN

04.09.10

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Sahte dünyanın sahte insanları



‘’Ölümden başkası yalan ‘’ şarkı sözüyle başlamak istiyorum yazıma.Ve sahte dünyanın sahte insanlarına sesleniyorum satırlarımda.Şu an yaşamakta olduğumuz dünyanın bir gerçeği olan sahteliklere inanan tüm insanlara…
Malum tüm pislikleri,acizlikleri içinde barındıran fakat yaşamasını ve yürekten sevmesini bilene tüm güzelliklerini açan bir dünyada yaşıyoruz.Ve nice sahteliklere inanıyor nice güzelliklere belki de farkında olmadan umarsızca sırtımızı dönüyoruz.Kimi zaman insanların yüzlerindeki sahte gülümseyişlere kanıyoruz kimi zamansa yalan gözyaşlarına inanıyor, gözlerin içindeki masum fakat riyakar bakışlara yenik düşüyoruz.Gün geçtikçe yitiriyoruz benliğimizi bambaşka biri oluyoruz yalanlarla.Yaşadığımız olaylara hep sorgulayıcı yaklaşıyor giderek güven kavramını yok ediyoruz.Kısaca sahteleşiyor her şey.Peki kimdir dünyayı böylesine sahteleştiren ? Güven kelimesinin lügatlardan silinmesine sebep olan ? Bencilliğin,kindarlığın hakim olduğu bir dünya yaratan?Ve nedir insanları böylesine kibirli kılan? Tabi ki yine sahte dünyanın sahte insanları ve onların acıma duygusundan yoksun kalpleri dünyayı bu hale getiren ve böylesine sahte kılan.Her geçen gün dünyayı acımazsızlığa sürükleyen.Varolan insanlığı bir çırpıda yok eden.Boşuna yazılmamış sahte dünyanın tek gerçeği olan ölümü hatırlatan şarkı sözleri.’’Ölümden başkası yalan’’denmemiş boşuna.Belki de bir dönüm noktası yapmalıyız bu sözü hayatımızda.Gerçekleri farkına varmanın zamanı geldi de geçiyor mu yoksa ?Zaman gelip geçmeden sorgulamalıyız hayata dair her şeyi.Belki de bundan böyle inanmamalıyız gülümseyişlere,içten olmayan yalan dolu sözlere,sahte insanların tüm pisliklerini örtmek için yaşadıkları maskeli hayatlarına.Belki de sadece kendimize inanmalıyız.sadece kendimizi sorgulamalıyız.Aynalara bakıp yüzleşmeliyiz benliğimizle.Bizde mi sahteyiz acaba ? Bizde mi maskemizi takıp çıkıyoruz sokaklara her gün ?Yoksa bizde mi İnsanlara sahte gülümseyişler,öpücükler dağıtıyoruz? Herkesin kendini sorgulaması gereken temel sorular bunlar aslında. Bu dünyada yaşayan aciz insanlardan biri olan bana gelince ben yaşadığım yani nefes aldığım süre zarfında asla sahte bir insan olmadım.Hep ne isem o oldum.Çevremdeki sahteliklere bu zamana kadar hep kandım.Hep pis oyunlarına düştüm sahte hayatın.Maskem olmadı benim ve çirkinliklerimi örtmek için arayışlara girmedim hiç.Sevdim,sevildim mutluluktan delirdim,üzüntüden kahroldum.Her an’ımın kıymetli olduğu bilinciyle yaşadım.Yazımın başında bahsettiğim Ölüm kavramının o soğuk yüzüyle karşı karşıya da geldim canımdan can kaybederek.Ama her şeye rağmen nefes almaya devam ettim.En önemlisi de Bendim ‘’Ben ‘’ kaldım. Siz de ‘’ siz’’ olun düşmeyin hayasızlıklara,umutsuzluklara…Güvenmeyi deneyin insanlara ama alet olmayın onların o pis tuzaklarına,oyunlarına.İhtiyacı olanlarla elinizdekileri paylaşmayı bilin bencil olmayın.Yüreğinizi açın kalpten seven herkese.Ama yinede inanmayın bu sahte dünyaya ve içindeki insan sıfatlılara...Bırakın dünya tüm sahteliğiyle dönsün etrafınızda.Siz kendi yarattığınız, ufacık şeylerle mutlu olabildiğiniz dünyanızda yaşayın sadece.Ve şu sözü asla çıkarmayın aklınızın ve kalbinizin bir köşesinden:’’ Dünyada ölümden başkası yalan’’.

31.12.09
İrem Nazlınur ÇETİN

19 Ağustos 2010 Perşembe

Sıradan benzerlikler ve farklılıklar


Geçen gün yolda yürürken bir şey fark ettim.Bilmem sizde hiç fark edebildiniz mi ya da hiç aklınıza geldi mi ?Sahi evler,apartmanlar nasıl da insanlara benziyor değil mi ? Hani bazı apartmanlar vardır ya tektir yanında yöresinde başka apartman yoktur site değildir yani ama nasılda dimdik ayakta dururlar.Tıpkı insanların benliklerinden bile üstün tuttukları gururları gibi.Yalnız ama gururludurlar.Bir de kocaman siteler vardır hani bir sürü insan yaşar içinde ama hepsi de birbirinden habersiz,iletişim gücünden yoksundurlar.Kalabalık içinde yalnızlaşanlardandır bunlar.Diğer evler gibi tek başlarına ayakta dimdik duramazlar.Geçimsizleşirler çevreleriyle.Güya çevreleri çoktur ama onlara değer veren,onları önemseyen kimse yoktur o kocaman kalabalıkta.Yalnızlığa mahkum edilmişlerdir aslında ama haberleri yoktur.Kalabalığın o şatafatlı,çekici özelliği gözlerini boyar maalesef gerçeği göremezler.Sadece bunlar değildir insanlar ve evler arasındaki sıradan benzerlikler ve farklılıklar.Hani akşam olup da teker teker yanmaya başlayınca evlerin ışıkları ben hep şunu düşünürüm.Kim bilir hangi evde nasıl bir hayat yaşanıyor ? Kim bilir hangi evde en acı gözyaşlarının feryadı yükseliyor ? Kim bilir hangi evde şen kahkahalar atılıyor ? Herkesin hayat şartları bir değil maalesef.Hayat için adil kavramını da kullanamayız zaten.Birimiz çok sefil,çok eziyetli bir hayat sürerken diğerimiz hayatın tadını çıkarmayı bilenlerdendir cebindeki tomar tomar parasıyla.Yani ‘’ her insan bir dünyadır ‘’ sloganını her ev keşfedilmeyi bekleyen bir yaşamdır düşüncesiyle bağdaştırabiliriz.Kimse hangi evde neyin yaşandığını bilemez,bilse de anlayamaz,anlamaya çalışsa da başaramaz Çünkü şartlar ve istekler farklıdır.İnsanı insan yapanda bunlardır zaten.Bazen gururlarından bile üstün tutarlar,elde etmeyi istedikleri şeyleri.Bir de sahte insanlar vardır.Hani evlerin dış cepheleri renk renk boyanmıştır ya iç ve dış ahengi sağlayabilmek için.Böyle insanlarda vardır.Topluma kendilerini kabul ettirebilmek,çevrelerindekilere ben herkesle iyi anlaşıyorum imajını verebilmek ve yahut kalabalığa kendilerini önemsettirebilmek için renkten renge giren kişisel çıkarları uğruna gökkuşağının bütün renklerini mahveden insanlardır bunlar.Kimisi mavi,kimisi kırmızı,kimisi sarı…Ortak olan tek noktaları sahte,kuşkucu ve çıkarcı olmalarıdır.Tabi bunların yanında içleri duru bir akarsu gibi tertemiz olan insanlarda vardır.Bunlar gökkuşağının renklerini mahvetmezler tek renk temsil eder bu insanları o da beyazdır.Yüreklerinin saflığı temizliği yüzlerine yansır diğerleri gibi bin bir renk boyanın içine batmazlar.Böyle insanların sayıları da azdır.Malum günümüzde siyahı temsil eden insan sayısı bir hayli çoğaldı.En can alıcı noktalardan biridir şimdi bahsedeceğim.Hani evlerin apartmanların girişleri kapıları vardır ya.Yalnız ama gururlu apartmanların tek sitelerin içinde ise birden çok kapı vardır.İşte insanların yüreklerini de bu kapılar açar.Gururlu insanların tek bir açılan kapısı vardır.Kolay kolay kalpleri kırılmaz bunların. Çünkü bir defa açılır insanlara yürekleri onda da hata yapılma şansı yoktur.Kalabalık içindeki insanlar için birden çok kapı vardır.Bir kapıdan girersin çıkarına uygun düşmezse o kapı.Başka kapılar başka yürekler denersin aciz çıkarlar için. Ama önemli olan kapılar değildir bu oyunda.Önemli olan hangi kapıyı hangi zilin açtığıdır !


15.05.10 13.47
İrem Nazlınur ÇETİN

17 Ağustos 2010 Salı

Bir Çocuk Gözüyle Bakabilsek Hayata.

Bir çocuk gözüyle bakabilsek hayata,
Siyahı temsil eden hayatı tozpembe sanabilsek.
Keşke taptaze umutlarımız olsa yüreğimizde hiç tükenmeyen.
Ve zor anlarımızda sarılabilsek onlara kayıtsızca.
Gururumuza yenik düşen gözyaşları nedir bilmesek,
Mutluluk sarsa bedenimizi sigara dumanı misali.
Keşke bizde çocuklar gibi bir şekere mutlu olabilsek,
Gülümseyebilsek tüm acılarımızdan arınıp,
Sevginin,kıymetini değerini bilebilsek,
Sahte kelimesini uzak tutabilsek bedenlerimizden
İçimizdeki yalancıya dur diyebilsek
Özgürce yaşayabilsek aşka dair ne varsa.
Sarılabilsek titrek bir mum ışığında bize can verene,
Tadabilsek doyumsuz aşkları,yürekten sevilmeleri
Kadehlerimizi tokuşturabilsek kendimizden geçerken
Buz tutmuş yüreğimizi, umut dolu bir bakışla ısıtabilsek,
Yüreğimize sevgiyi işleyebilsek tüm sahteliklere inat,
Gözlerimizde sevgi,yüreğimizde umutlarımız olsa,
Yaşanacak güzel günlere dair.
Zor olanı yapıp kadere boyun eğmesek,
Kendi dünyamızda huzurluca yaşayabilsek,küsmesek hayata
Yaşam bağımızı kaybetmesek.
Keskin bir bıçak darbesiyle kesip atabilsek körelmiş duygularımızı
Yeni aşklar, sonu olmayan başlangıçlar ekleyebilsek hayallerimize.
Farkına varabilsek en can alıcı kavramların
Mesela ölümün.
Yüreğimizde ölüm korkusunu taşıyabilsek.
Sonsuzluğa doğru ilerlerken her geçen gün
Sahte derilerimizden soyunup birazda kendimiz olabilsek...


06.02.10 14.42
İrem Nazlınur ÇETİN

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Ruhu Yaşlı Şehir

Saat 00.13…
Ben yine aldım elime kalemimi yazıyorum.
Kime neye dair olursa olsun amaç yazmak değil mi ?
Galiba evet.
İnsan yazınca bir nevi arkadaşıyla dertleşmişte ona içini dökmüş gibi oluyor,işte bu yüzden seviyorum yazmayı, ya da yazmayı denemeyi.Bir de gecenin sessizliği dokunuyorsa bamtelime hüzün damlayabilir heyecan yerine o titrek ellerimle tuttuğum kalemimden.
Ama galiba bu gece durum tam tersi.
İçimde hüzünden,tarif edilemez karamsarlıktan çok yine tarif edemediğim biraz heyecan biraz (u)mutlulukla karışık bir duygu seli var.
Ama tahmin edebiliyorum bu meçhul heyecanın sebebi.
Yarın bu şehri bir süreliğine terk edeceğimden olsa gerek bu sevinç bu mutluluk bu mayhoş sarhoşluk !
Sinsi dağlar arasına sıkıştırılmış,ruhu karanlık bir şehir burası,yaşadığım yer.
18 senedir yaşamaya mahkum olduğum bu şehri asla sevmedim.
Nefes aldığım her an boğulduğumu hissetsem de bu şehzadeler şehrine yinede
saygı duydum her zaman.
Ama her ne zaman bu şehirden uzaklaşsam ciğerlerimin derin bir nefes aldığını,boğulmaktan kurtulduğunu hissettim.
Dağlar beni esir almış da bu şehirden her uzaklaştığım da özgürlük kanatlarımın bana eşlik ettiğini anladım.
Evet,yarın yine başlıyor özgürlüğüm.
Artık kuşlar kadar bende özgür olacağım ve mutluluğa kanat açacağım.
Gökyüzü,güneş,bulutlar da benim yoldaşım olacak.
Deniz dertlerimi dinleyecek,dalgalar düşüncelerime saygı göstermek için önümde eğilecek.
Martılar yol gösterecek bana o engin,sonsuz bilgileriyle ne de olsa denizle arkadaş onlar.
Gece olacak.
Yıldızlar fısıldayacak bana tüm sırlarını,
Mehtap kıskanacak bizim gizli konuşmalarımızı alaycı alaycı gülecek bize.
Ay,bir lamba gibi aydınlatacak karanlık kalmış gizli, belki de açığa çıkmaktan korkmuş ilginç yönlerimi.
Bende beraber olduğum süre için de saygı duyacağım hepsine,onlar hayatın ta kendisi onlardan öğreneceğin çok şey var diyeceğim kendime,gülümseyeceğim.
Ama kusura bakma ruhu yaşlı şehir,
Şehzadelerin şehri;Amasya
Senden her zaman nefret edeceğim,iğreneceğim.
Ve seni asla özlemeyeceğim !

06.07.10 00.56
İrem Nazlınur ÇETİN

27 Haziran 2010 Pazar

Adın Umut Olsun


Hayallerden bozma bir bebek yapıyorum kendime,
Büyütüyorum onu usul usul içimde,
Besliyorum koynumun en sıcak yerinde,
Ağladıkça derman oluyorum derdine,
Güldükçe,güller açıyor kalbimde.

Titrek bir mum misali titriyorum onun üstüne,
Kalkanı oluyorum kimi zaman,
Kimi zaman kurşunu oluyorum hayat savaşında.
Canını kurtarıyorum cananı uğruna savaşın en acımasız yerinde.

Gün geçtikçe öğretiyorum ona hayatı
İnsanların iki yüzlülüğünü,maskeli insan balolarını,dünyanın kahpeliğini anlatıyorum ona
Adı insan denilen çiçeklerin dikeni batmasında kanatmasın yüreğini diye.
Kötü kokulu çiçeklerden uzak durmasını öğütlüyorum ona canı her yandığında.

Gün geçtikçe ağır geliyor yaşam yükü omuzlarına
Sebepsizce kırılıyor camdan yüreği
Dağılıyor her bir cam parçası yüreğinin en derinine
Ve kanatıyor en fütursuz haliyle
Boğuluyor kan damlaları içinde ruhu son nefesinde…

Yaşatmaya çalışıyorum onu içimde
Dünyanın zulmüne inat inanç tohumları ekebilsin yüreğime diye.
Bir isim veriyorum ona,
Hadi yaşa,adın umut olsun senin diyorum.

Hayatıma yön verebilsin,yüreğimdeki inanç ve mutluluk tohumlarını yeşertebilsin diye…
İrem N.ÇETİN

Yaşasın Özgürlük !


Oh! Sonunda bitti.1 yıllık çalışmamın sonuna geldim bugün ve lys sınavıyla son noktayı koydum bu duruma.Şimdi kendimi tamamen özgür ve rahatlamış hissediyorum.Kafam rahat ders çalışma gibi bir derdim yok.Kendimi doğaya atmaya düşünüyorum ya da şöyle uzun bir yolculuğa çıkmayı…
Malum bir sene boyunca kendimi bir çok şeyden kısıtladım.Arkadaşlarımla gezip tozmayı,keman kursuma gitmeyi,doyasıya denizin,güneşin tadını çıkarmayı istiyorum kısacası çok özledim yazı.
Mesela;
Bedenime işlesin istiyorum yazın tüm sıcaklığı.
Sonsuzluğu seyrederken hayallere dalmak istiyorum hiçbir sebep yokken…
Kalemimi elime alıp yine sitem etmek istiyorum dağlara,taşlara,bir türlü anlam veremediğim nedeni olmayan dünyaya.
Kayıtsızca bırakmak istiyorum kendimi denizin serin sularına.
Yüreğime sindirmek istiyorum aşkı temsil eden tuhaf çiçek kokularını.
Dağlara bayırlara çıkıp delilercesine bağırmak istiyorum avazım çıktığı kadar
Gecenin bir yarısında çayımı elime alıp mehtabı seyretmek ona derdimi anlatmak istiyorum hüngür hüngür ağlarken.
Hiç bilmediğim görmediğim şehirlere atmak istiyorum kendimi özgürce ve kimsesiz gezebilmek için.
Kimsenin aklına gelmeyen bütün delilikleri yapmak çılgınlığın sınırlarını zorlamak istiyorum bedenim yorgun düşene kadar.
Telefonu elime alıp rastgele aramak istiyorum hiç tanımadığım insanları sırf cinslik olsun diye.
Elimde bir içki gün batımını izlerken umursuzca hüzünlenmek istiyorum.
Ya da bir yaz yağmurunda sırılsıklam ıslanmak istiyorum tenim tir tir titreyene kadar
Yazın tüm neşesini,kışların cıvıltılarını,ormanların sessiz konuşmalarını,gökyüzünün parlaklığını anlatan bir şiir yazmak istiyorum doğaya saygılarımı sunabilmek için.
Anlatsın istiyorum yıldızlar bana dertlerini ya da bana yol göstermelerini…
Gökyüzü aydınlatsın istiyorum tüm karanlık düşüncelerimi.
Ve hayat güzeldir diyerek doğaya teslim ediyorum kendimi…
Yaşasın Doğa !


26.06.10 20.05
İrem N.ÇETİN