...Bazen karşısındaki öğrencilerin henüz birer çocuk olduğunu unutan çok sevgili öğretmenlerim de oldu. Çok iyi hatırlıyorum; 1.sınıfta zilin sesini duymadığımız için derse birkaç dakika geç girmiştik ve bu hareketimizin cezası öğretmenimiz tarafından kafalarımızın duvara vurulmasıydı. Özel bir kurumda bunu yapan öğretmen devlet okulunda neler yapmazdı ki?
...Ortaokul yıllarıma dair pek bir şey hatırlamıyorum. Sadece, 6.sınıfta beni seven bir İngilizce öğretmenim vardı, galiba ben de onu seviyor ve saygı duyuyordum. O yıl, kendimi rahat hissettiğim tek ders onunkiydi belki de… 7. ve 8.sınıfta her şey çok usluydu, ta ki ufacık bir şeyi yanlış anlayıp beni disipline gönderen o öğretmeni tanıyana kadar.
...Neyse, ilkokul ve
ortaokul maceramı bitirip liseye başladım. Ders çalışmayan sadece son 2 ay ki
çalışmasıyla bir Anadolu lisesini(o okula Anadolu Lisesi denirse tabi) tutturan
ben, orada da mutlu olamadım. Bir eğitim kurumundan çok tımarhaneyi andıran bir
liseye gidiyordum. Okula geç kalan öğrencilerini derse almamak için giriş
kapılarını kilitleyen bir müdür yardımcımız vardı. (buradan selam olsun ona) 4 senemi geçirdiğim o
okulda güzel anlarım da olmadı değil, oldu. Lise 3’te oynadığımız tiyatro
oyununu ve provaları asla unutmayacağım mesela.
...Şimdiki hayatımda yani üniversite
hayatında 1 yılı geride bıraktım fakat henüz o hayatta yeni olduğumu düşündüğüm
için şimdilik o konu hakkında pek bir şey yazmayacağım.
Dipnot; Bazen baş
belası bir insan olduğumu düşünsem de ben özünde iyi bir insanım ve herkes için
her şey iyi ve güzel olsun istiyorum. Saygılarımla…
İrem Nazlınur ÇETİN