4 Haziran 2013 Salı

Sadece Bir Süre

Verdiğim karardan pişman değilim, sadece vedalaşmak zor geliyor. Gittiğimde bir süreliğine bile olsa her şey iyi olacak mı, bilmiyorum. Bu kararı neden aldığımı da bilmiyorum. Amacım mutlu olmak değil, mutsuz olmakta. Sanırım biraz kaçış, biraz kendini dinleme isteği.

2 senedir hiçbir şey yolunda değil. ( hiçbir şey istediğim gibi değil demek geliyor içimden ama hayattan bir şey istememeyi çoktan öğrendim ben) Birtakım şeylerle ya da kendimle devamlı bir çatışma halinde olmaktan yoruldum. Hiç olmadığım kadar yalnız kaldım, bu kendi isteğim bile olsa yalnızlıktan sıkıldım.  Destek olduğum kadar destek bekledim. Olmadı. Kimseyi bulamadım yanımda.

Bu yaşıma kadar sevemediğim hayattan daha da nefret ettim.  Öfkelendim, yıkıp dökmek istedim her şeyi. En çok da beni kimsenin bulamayacağı bir yerde ölüp gitmeyi…

Her şey bu kadar kötü müydü?  Hiç mi güzel şeyler olmadı?

Oldu. Ama yaşadığım olumsuz şeylerin hepsi mutlu olduğum günlerin üzerini örttü.

Yaşayamadım güzel şeyleri.

Belki de bu yüzden bu şehirdeki herkesi bir süre görmemek istedim. Birkaç kişi dışında.

Şimdi biraz daha iyiyim. Gideceğim gün her saat biraz daha yaklaşıyor

Ama,

Gitmek zor değil.

Zor olan –geri gelecek olsam bile- vedalaşmak.


İ.N.Ç


9 Mayıs 2013 Perşembe

Gri Bulutlar


Herkes mi mutsuz bu şehirde? Herkes mi hüzünlü?

Hayat denen kaosun içinde oradan oraya savrulurken mutlu olmayı unutan zavallı insanlar mıyız? Belki de nedenini bilmediğimiz bir mutsuzluğun peşinde koşuyoruz, gerçeklerin farkında olmayan tüm aptallar gibi.

Ben bu yüzden en çok hayalleri sevdim, insanları değil. Canımı yaktığı için sahip olduğum bütün gerçeklerden kaçtım, hayallere sığındım. Toprağa armağan ettiğim bütün herkesi yaşıyormuş gibi kabul ettim mesela. Benimle aynı hayatı, aynı zaman dilimini paylaşıyorlarmış gibi. Her gün gördüğüm, yanımda olan insanlar gibi. 

Babam gibi. Kaybettiğim arkadaşım gibi.

...

Gri olan bulutlar değil, düşüncelerin.


İrem N.Ç.
090513


7 Ocak 2013 Pazartesi

Bana Öyle Bakma


Bana öyle bakma, ben yanlış bir şey yapmadım. İnandığım bütün doğrular, sadece kendimi koruyabilmek içindi. Bu yüzden insanların arasına karışmamam gerekiyordu. İstediğim sürece hayatımda her şeyi yaşayabilirdim ama onlar gibi olamazdım. Yanlış bir hayatın izini sürdüğünün farkında olmayıp, doğruları kendine düşman gören, hayatın fahişeliğini yapan insanlardan olmamı bekleme benden. Dışarıya farklı görünüp, içinin kofluğunu ancak en yakınındaki kişilere göstermek zorunda kalan(saklayamayan) insanlar tanıyorum. Ama mühim değil, onlarla yaşamaya da alışıyorsun.

Alışamadığın tek şey, kendini ait hissedemediğin bir şehir. Hiç sevmediğin bir kentte her gün biraz daha dibe vururken en yakınındakilere bile iyi görünüyormuş gibi davranmanın ne olduğunu bilemezsin. Çünkü bunu ben yaşıyorum, sen değil. Ama hayat büyük bir oyunsa eğer (ki bana göre öyle değil) ben bu oyunun kurallarına değil, kendi kurallarıma uyuyorum. Bu zamana kadar yaşamın ilkelerine uymak yerine kendi bildiklerimi yaptığım için belki çok şey kaybettim, belki de kaybettiğim kadar kazandım. Bunun net bir ölçütü yok. Kazanmak veya kaybetmek nesnel kavramlar değil. Benim önem verdiğim tek şey, yolda olmak. İstediğim yolda yürüdüğümden ve karşıma çıkan kişilerden emin olduğum sürece yaşadığım ufak tefek sorunları kafama takmam. Yürüyeceğim yolda ne yapmak istiyorsam hepsini planladım, her şey hazır. 

Bana eşlik etmek ister misin? Hadi kalk gidelim buralardan... (İ.N.Ç.)