12 Ekim 2015 Pazartesi

Eksik Fotoğraf Karesi...

Bir fotoğrafa kaç acı sığabilir? Bir fotoğraf karesinden kaç kişi eksilebilir zamanın bize unutturmaya çalıştığı ölüm gerçeğiyle beraber? Yaşarken hiç görmediğiniz birini fotoğraflardan tanımaya çalıştınız mı hiç?
Fotoğraf karesinde, elinde oyuncak bebeğiyle poz veren küçük kız çocuğunun ve hemen yanı başındaki kız kardeşinin kaybolan mutluluğunu kim geri getirebilir? Onlara nasıl anlatırsınız sonsuz gidişleri?
...
Parçalar eksik. Tamamlanmıyor.

Bu yüzden Ekim’i sevemiyorum. Üstüme çöken sonbaharın hüznü değil, toprağa armağan ettiklerimin ağırlığı. Bazen kabullense de insan, bazen boğazı düğümleniyor. Konuşmak istesen de konuşamıyor, ağlamak istesen de ağlayamıyorsun. Sadece keşke diyorsun, hepsi bir rüya olsaydı. Uyanınca bitseydi ve hiç eksilmemiş bir aile olarak mutlu günlerimize devam etseydik.
Ben küçükken oynardım adına ‘’rüya’’ dediğimiz oyunu. Akşam annemle birlikte yattığım o yatakta sabah uyanınca babamın da olacağını hayal ederdim. Çocukça bir hevesle çok oynadım ama hiç kazanan olamadım. Hep sonuçsuz kaldı…

Büyüdükçe anladım, sonsuzluğa uzananlar geri gelmezmiş. Hiçbir gözyaşı kapatamazmış kalbindeki büyük boşluğu. Eksildiğinle kalır, her geçen gün biraz daha eksilirmişsin. Yüreğinde senin yarandan olan insanlara yakınlık duyar, diğer insanları sevsen de yaklaşamazmışsın. Nerede babasına doğru sevinçle koşan bir çocuk görsen, senin çocukluğun içten içe ağlarmış, sesini bazen herkese duyura duyura. Bayram sabahları ilk olarak ağaçlarla dolu huzur kokan o yere gitmekmiş hep görevin. Özel günlerde herkesten kaçmak, sadece kendinle baş başa kalmayı ve onu düşünmeyi istemekmiş o günün hediyesi. Sevdiklerini üzmemek için yanlarında ondan hiç bahsetmemeye çalışmakmış güçlü olabilmek. Yaptığın her işte, başarılı olduğun her an da sevgisini yüreğinde hissedebilmekmiş ait olmak.
Hayata küçük bir kız çocuğu olarak devam etmek istemekmiş onsuz yaşamak…
Ama hep hatırlamaya çalışmakmış, bir babanın varlığını...

Bu yüzden,

Melekler öpsün seni, yaşım kadar. Ben seni hiç unutmadım ki...


İrem Nazlınur Çetin
Çanakkale, 09.10.15

8 Aralık 2014 Pazartesi

Yaşlı Bir Yüz

Şehirler arası bir otobüs terminalinin bankında, altına serdiği kartonun üzerine yatıp uyumadan önce ''Soğuk'' dedi, gözlerimin içine bakarak. Bir kış günü, Aralık'ın 2'sinde kalbim acıdı...
O an, içime bir şeylerin saplandığı o dakikalar, her şeyden ama en çok da içinde bulunduğumuz bu hayattan nefret ettim. Bizler -çoğumuz- daima bir şeyleri isteyen, her gün biraz daha fazla tüketme çabasındaki insanlarken, aynı yaşamın içinde olduğumuz, belki aynı şehirde yaşayıp her güngördüğümüz, bırakın harcamalar yapmayı üzerindeki kıyafetten -belki bir de hayallerinden - başka hiçbir şeyi olmayan insanların varlığına kayıtsız kalıyoruz. Kendi hayatımızda yarattığımız ve içinde sadece bencil arzularımızın olduğu kısır bir döngünün içinde yaşama gözlerimizi kapatmışız. Görmek istediklerimiz egomuzu okşayan maddi kaygılarımızdan ibaret.
Biz ne zaman unuttuk insan olmanın gereğini, elimizdekinin yarısını ihtiyacı olanlarla paylaşabilmeyi, sevmeyi belki hiç tanımadığımız birine bile içten bir gülümsemeyi?
O gün orada, sanki çok uzaklardan gelecek birini bekler gibi daldım gittim. Aklımdan geçen sayısız düşünceyle... Durduramıyordum, elimde değildi. Karşımda yaşlı bir yüz ve yanında -belki de- hayattaki tek dayanağı olan oğlu...

Bir kış günü, 
Kalbimin acıdığı,
O akşam, o an, 
Hiç unutulmayacak.

İrem Nazlınur ÇETİN 
Ankara, 2014

26 Ekim 2014 Pazar

Kısa... Kısa... Kısa...



... Sonra ne oldu bilmiyorum, ben hep onu düşünmeye başladım. Bazen yanı başımda söylenen bir söz, bir cümle bile yeterdi onu hatırlamam için. Her yerde karşıma çıkıyordu. Baktığım, gördüğüm, duyduğum her şeyde. Zaten insan hayatı böyle değil mi? Kendini eksik hissettiğin ne varsa sürekli karşına çıkmaz mı? Ne kadar kaçarsan kaç, günün birinde yakana yapışmıyor mu? Belki de, gerçekten böyle olmuyordu. Çevremdeki her şeye anlam yüklemem onu çok düşündüğüm içindi. 
Kısır bir döngüdeydim, bunu uzun bir süre fark edemedim.

                                                                                                İrem Nazlınur ÇETİN /25.10.2014

14 Haziran 2014 Cumartesi

SE(N)SİN




Dün seni anlattım arkadaşlarıma.

3 yıl önceyi…

Anlattıkça fark ettim, ben ilk kez birini gerçekten sevmiş(t)im.

O şehir, o cadde, o kaldırım.

Seni sevmem için yeterliydi.

Eksik olan sendin.

Oysa ben sevdiğim şehirlerden bile vazgeçerdim,
kalplerin arasına mesafe girmesin diye.

                                          08.06.2014
                                                                                                     

28 Nisan 2014 Pazartesi

12 Şubat 2014 Çarşamba

Yalnızlığın Mavisi Nisan'da çıkıyor!


''Yalnızlığım, hiç görmediğim birine duyduğum sevgiydi aslında. Sevgiyle büyüttüm yalnızlığımı.'' (Ön sözden)

facebook sayfası: https://www.facebook.com/yalnizliginmavisi