30 Ağustos 2011 Salı

Cumhuriyet Güneşi-30 Ağustos Zafer Bayramı...


İşte bugün!
Evet,işte bugün kurtuldu bu topraklar düşman işgalinden.
‘’Geldikleri gibi giderler’’dedi Atatürk’üm,
Ve gittiler…
Azmin,kahraman Mehmetçiğin,bu ülkenin haklı zaferiydi 30 Ağustos.
Haklı mücadeleydi bu topraklar için dökülen kanlar,yılmadan savaşan ecdatlar,askerler,yüreği vatan sevgisiyle çarpan,cepheye mermi taşıyan analar…
Bayrak,dil,bağımsızlık ve onurlu Türk Milleti içindi bu kararlı haklılık.
Tarihte kim göstermiş böyle kahramanlık söyleyin.
Kim kanını toprağa katmış,vatan için hangi millet ?
Hangi millet,hangi ulus,hangi asker ?
Vatanı,toprağı,bayrağı,dili, için vermiş canını korkusuzca ?
İşte budur,Türk Askeri,Türk Milleti,Türk Komutanları…
İşte böyle korkusuz ve yüreklidir.
‘’Bayrağı,bayrak yapan üstündeki kandır.‘’ denmemiş boşuna.
Her bir kandır,bayrağa al rengini veren,her bir candır vatan toprağı uğruna,toprağa şehit olup düşen!
Her bir yürektir,yüreksiz ve soysuzlara karşı korkusuzca savaşan!
‘’Türk toprağı !
Kutlu olan sensin.Sana her şey feda olsun. ‘’ demiş Büyük Komutan Mustafa Kemal.
Ey,Mehmetçik !
Vatan toprağı için,feda ettiğin o kanlar helal olsun sana.
Ruhun şad olsun,bedenin huzur bulsun.
Ve Büyük Komutan,
Mustafa Kemal…
Senin eserindir bu ülke,
Ve daima öyle kalacaktır…
Cumhuriyet Güneşi,
Kendine çok ama çok iyi bak.
İZİNDEYİZ…

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

TÜRK,ESİRLİK KABUL ETMEYEN BİR MİLLETTİR.




İREM NAZLINUR ÇETİN
30.08.10

28 Ağustos 2011 Pazar

Adı Yok Bu Şiirin Ve Sensizliğin...


Satırlar kayıp gidiyor ellerimin arasından,
Bir sır olup kayboluyor benliğim
Gözyaşlarım düşüncelerimin tercümanı oluyor
Yüreğim haykırıyor sensizliğe isyan edercesine..
Ruhum kifayetsiz kalıyor bu bedeni taşımaya,
Bedenimse titriyor bu ıssız gecede.
Kaleminden dökülenlerse yine kaderime…

İrem Nazlınur ÇETİN/31.10.09

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Jose Marti



AYNI YALINLIKLA ÖLMEK İSTERİM

Aynı yalınlıkla ölmek isterim.
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde.
Yeryüzü uzansın altımda sessiz.

Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.

Jose Marti.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Hayatın İnsana Verdiği En Büyük Armağan(Eski Yazılarımdan Birisi)


Hiç düşündünüz mü hayatın insana verdiği en büyük armağan nedir ? Bir çok şey satın alınabilecek tonlarca para mıdır ? Küçük ama gururlu mutluluklar mıdır ? Ya da bunların dışında insanoğlunu tatmin eden herhangi bir şey midir ? Bu sorulara cevabım belki çok farklı olabilirdi ta ki yaşadığım küçük bir olaydan sonra hayattaki en büyük armağanın ‘’Sağlık’’ olduğunu anlamama kadar.Evet,bu dünyadaki hiçbir şey sağlığımızdan önemli değil.
Daha birkaç gün önce gerçekleştiremediğim hayallerim için hayal kırıklığı yaşarken ya da sebepsizce aciz gözyaşları dökerken bugün yaşadığım olay bana hiçbir şeyin sağlıktan daha önemli olmadığını yıkılan her şeyin yeniden ayağa kaldırılabileceğini bunların gerçekleşmesi için de önce sağlıklı olmamız gerektiğini hatırlattı bana.Çünkü bugün yaşadığım olay bambaşkaydı ya da beni çok etkiledi bilemiyorum.

Parktaydım,karşımda felçli,küçük bir kız çocuğu annesi sayesinde birkaç adım atmaya çalışıyordu.Arkasındaki babası ise biraz mahzun ama mutlu bakışlarıyla onun adım atmasını seyrediyordu.Kim bilir, belki de o adımlar küçük kızın hayattaki ilk adımlarıydı…
Peki,düşünebiliyor musunuz o küçük kızın psikolojisini ? Çevresinde deliler gibi koşup oynayan onca çocuk varken o sadece birkaç adım atmanın mutluluğunu,bir o kadarda o çocuklar gibi koşup oynayamamanın burukluğunu yaşıyordu içinde.Peki ya annesi ve babası onlar.Onlar belki de kızlarının birkaç adımına bağlamışlardı o fani hayatlarındaki küçük mutluluklarını.Ya da belki bir sokak kedisinin açlığı kadar zavallı  hissediyorlardı kendilerini kızlarını iyileştirebilmek için ellerinden bir şey gelmediği için.
İşte ‘’o’’ anlar vardır ya.Hayatın en acımasız yönlerini ortaya çıkaran enstantanelerden biriydi o şahit olduklarım.İçimde bir şeyler koptu sanki.Allah’a şükür sağlıklıydım elim, ayağım,bütün uzuvlarım tutuyordu.O küçük kızın yaşadıklarını yaşamadım ben belki ama hem onun yerine koydum kendimi hem de yıllar önce ailemden bir insanın gözümün önünde eriyip gittiği aklıma geldi.
Daha 4-5 yaşındaydım.Tam olarak bile hatırlayamıyorum yaşadıklarımı.
Tek hatırladığım,büyükbabamın kanserden dolayı gittikçe yaşamdan kopuyor olmasıydı.O koskoca iri yarı adamı kanserin nasıl yiyip bitirdiğini gördüm.
Sıkça gidiyordum ziyaretine ve her gidişimde biraz daha yok oluyordu büyükbabam.O koskoca 2 metrelik adam o bembeyaz çarşaflı yatağın içinde gittikçe küçülüyordu.
Çok da geçmedi o bembeyaz çarşaf dedemin kefeni oldu.
Kim bilir bu kaybettiğim kaçıncı insandı hayatta ?
Geride kalmak,terk edilmek her zaman zordur.Ama önemli olan hayatta kalabilmek, kaybettiklerimizi de kalbimizde yaşatabilmektir.
Tüm kaybettiklerime…
Nefes aldığım  ve ‘’sağlıklı’’ olduğum her an sizi yaşatacağım,size ait olan kalbimde.

Hayatı sevmiyorum,ailemi seviyorum çünkü onlar benim hayatım…

İREM NAZLINUR ÇETİN